EDEBİYATIN RUHU
EDEBİYATIN RUHU
Arama motorunda ‘’Edebiyat
nedir?’’ sorusunu arattığımız zaman gerçek anlamı olarak ‘’yazın’’ derken,
mecaz anlamı olarak daha ağır ifadeler kullanılmış. ’’İçten olmayan, gereksiz,
boş ve süslü sözler’’ ifadeleri yer almakta. Belki de bu iki farklı tanımın
arasındaki uçurum edebiyat adına tartışmalar doğuruyordur. Mecazi tanım akla
‘’Edebiyat vakit kaybı mıdır? , Edebiyata ihtiyacımız var mıdır? , Edebiyat
ortadan kaybolur mu yoksa kalıcı mıdır? ’’ gibi çelişkili soruları getirir.
Edebiyata ve diğer sanat
dallarına tabii ki ihtiyacımız vardır. Hayat sadece mühendisliği, doktorluğu, kimyagerliği, teknisyenliği, ekonomistliği,
bankacılığı, veteriner ve bu gibi mesleklere ihtiyaç duymuyor. Aklımızı
beslediğimiz ve geliştirdiğimiz gibi ruhumuzu ve kalbimizi sanatsal şeylerle
yönlendirmemizi söylüyor. Bu sayede hayatımız zenginleşir, hislerimiz
kuvvetlenir, çok yönlü olmamıza yardımcı olur, insanı ve varoluşsal sancımızı
anlamamıza katkı sağlar. Zihinleri buluşturur.
Edebiyatı bizde çağrıştırdıkları
ile açıklayabiliriz. Kalbimizde uyandırdığı duyguların derinliği ile
ölçebiliriz.
Edebiyat hiçbir dönemde yerini kaybetmez. Her dönemin
kendine özgü ve farklı eserleri vardır, ancak bir şekilde hepsi edebiyat ile
ilişkilendirilir. Edebiyat genel olarak kendi dönemine göre güncel, özgün ve
özneldir.
Edebiyatın en güzel yanlarından biriside öznel
olmasıdır. Belirli kurallar çerçevesi olsa da, isteyen kendi bakış açısı ile
yoğurup özgün bir şey çıkarmakta serbesttir. Her kişinin farklı eserler ortaya
koyması, edebiyatı çeşitlendirir ve geliştirir. Yani edebiyatta farklılığın bir
zararı değil aksine faydası vardır. Farklılıkların en güzel durduğu ve kimseyi
rahatsız etmeyen biçimidir.
Şimdi ise araya kocaman bir ‘’fakat’’
koymalıyız. Çünkü edebiyat her zaman bu kadar masalsı ve iyi niyetli değildir.
Her zaman gerçek dışı hayaller içermez. Ayrıca edebiyat, ırkçıdır. Çünkü kendi dönemin göre özgündür hatta bazen
kendi dönemini bile aşar evrenselleşir, kalıcılaşır demiştik, ancak bazen de bu
momentumu yakalayamaz, kendi çağının gerisinde ve derinliklerinde yüz tutmaya
mahkum edilir. Bunun sebebi de ırkçılık gibi, yobazlık ve bağnazlık gibi
geleceksiz konulara değinmesinden kaynaklanır. Ön yargılardan kurtulamaz.
Yorumlar
Yorum Gönder